bir ay daha bitti: ocak'ta neleri sevdim? (01_17)


Merhabalar! Ay sonu geleneksel "neler sevdim" postuyla karsınızdayım! (su post kelimesine de kılım, aslında itüsözlük'te -simdinin instela'sı- giri deniyor, arada burda da giri yazabilirim sasırmayın :) Kapak fotografına da aldanmayın cünkü bu ayın esas sevilenleri fotograflanabilecek seyler degildi. Kapın kahveleri cayları, hemen baslayalım :)



MUZIKLER

Bu ay bolca yeni müzik var, cogunlugunu (benim icin) ayın dizisi olan Mr. Robot'ın soundtrackleri olusturuyor. Önce Spotify'dan gidelim; bu kısım dizinin izleyicilerinin hosuna gidecektir diye düsünüyorum, direk hatırlayacaksınız müzikle iliskili sahneyi:

If You Go Away - Neil Diamond 
Daydream in Blue - I Monster - all time faaaave :3
The Marriage of Figaro, K. 492: Overture - Wolfgang Amadeus Mozart
Take Me Home - Phil Collins
Till We Meet Again - Charles Hart and Lewis James
You Don't Have to Say You Love Me - Dusty Springfield
String Quartet No. 3 [Mishima]: 1957-Award Montage - Philip Glass Kronos Quartet
Highwayman - The Highwaymen
Just Say The Word - Jerry Townes
Celebration - Kool & The Gang
Gwan - The Suffers
Haitian Fight Song - Charles Mingus
Rainy Days and Mondays - Carpenters

ve digerleri:

O Günler - Selda Bagcan
Trains - Porcupine Tree - eski bir dostu uzun zaman sonra görmek gibi.
This Heart of Mine (I Pledge) - Pain of Salvation - bu da aynı sekilde.
The Hardest Part of Letting Go...Sealed with A Kiss - Megadeth - bu keratayı da özlemisim.
Games for Days - Julian Plenti - BUNU DA BE

son olarak Hakan sayesinde kesfettigim ve cok sevdigim:
Yine Sevebilirim - Tuna Kiremitci & Yıldız Tilbe - because YILDIZ TILBE, that's why

"garip bir his dans etmek yoklugunla 
bütün dünya sanki bir pist altımda 
yerim yurdum yok anladım senden baska 
benzerinden mi korkuyor kalbim yoksa"
...su da surda dursun.

Gelelim Youtube bliblilerine:




veee Evrencan Gündüz, bu ayki kesfim :) Agsım Can Gündüz'ün ogluymus la! Sesini ve tarzını tatlı buldum.



Bu kısmı bitirmeden, Özge Oktar'ın sans eseri denk geldigim bir vidyosuna dikkat cekmek istiyorum. Özge Oktar cogunuza sima olarak tanıdık gelecek bir sanatcı, kendisini benden iyi tanıyanlarınız da olacaktır muhtemelen. Sözlesmeli bir devlet tiyatroları oyuncusu olan Oktar, Istanbul Devlet Tiyatrosu'nda basına gelen cirkin bir olayı, cok sakin, kibar, tane tane anlatıyor. 10 dakikanızı bu vidyoya ayırmanızı önemle rica ediyorum. Cünkü bu ülkede artık her dakika hepimizin basına benzer ya da farklı haksızlıklar gelebiliyor, bütün baskılara ragmen hala ses cıkaran birilerinin olması bana umut veriyor. 




YOUTUBE KANALI

Kanaldan evvel bu ay beni bitiren bir vidyoya rastladım Youtube'da. Yorum yapmayacagım, takdiri cinsel yönelimi erkeklerden yana olan tüm okurlarıma bırakıyorum, bu kıyagımı bence unutmayın...................ksldjfkl

(edit: vidyo kaldırılmıs............................................................kınıyorum ulan! ama vardı böyle bir sey, tarihe not düsülsün...)

devam edelim: 

Youtube'da makyaj vidyosu izleyen hemen herkes Danla Bilic'in birdenbire ortaya cıkısı ve önü alınamaz yükselisinden haberdardır. Ben ilk vidyosuna 2 ay kadar önce denk geldim, Istanbul'daydım hatta. "Yeditepe Universitesi %50 Burslu Kız Makyajı" baslıklı bir vidyo yayınlamıstı, cok eglenerek izledim ve kanalına anında abone oldum. 

2 aylık bir kanal, vidyoları 1 milyona yakın izleniyor (hatta daha fazla); bu su an, senelerdir bu isin icinde olan bir sürü Türk youtuberdan katbekat fazla izlenme demek. Az zamanda basarılan bu cok ve büyük isin ardında Danla Bilic'in baglı oldugu reklam ajansı Retorik Dijital'in payı büyüktür diye düsünüyorum. Bununla beraber bu kadının Youtube mecrasındaki tekdüzelesmis makyaj yayınına yepyeni bir soluk getirdigi de ortada. Ben sahsen yer yer son derece kaba saba, döngedenek konusan ve davranan, makyaj adına da Amerika'yı yeniden kesfetmek gibi bir derdi asla olmayan Danla Bilic'i her hafta Cuma günü yayınladıgı vidyolarıyla beni cok güldürdügü icin takip ediyorum. Ne kendini, ne takipcilerini, ne de sponsorlarını cok ciddiye alıyor görünüyor; takılmasına bakıyor adeta. 

Velhasıl, makeup tutorial vidyosu degil, biraz farklılık ve eglence arıyorsanız, kafa dagıtma pesindeyseniz kesinlikle önerecegim bir kanal, isme tıklayıp gidebilirsiniz :) Asagıya da bir örnek bırakıyorum:



Bu kanalı gecen gün kesfettim daha, cok ilgi alanına has bir kanal adından da anlayabileceginiz gibi. Bir kere ses analizi vidyolarına girdiniz mi kolay kolay cıkamıyorsunuz, Adele'den Sertab Erener'e, Sebnem Ferah'tan Hadise'ye, Demet Akalın'dan Müslüm Gürses'e aklınıza gelebilecek her türlü sesin analizini yapıyor istek üzerine ve (genellikle) canlı performanslar üzerinden. Benim cok ilgimi cekti ve hosuma gitti :)

Kanalda bunun dısında ses egitim teknik vidyoları, konservatuara hazırlık calısmaları vidyoları, ayın sesi yarısmaları ve Emre Yücelen'in kendi ögrencilerinin basarılı performansları da yer alıyor. Meraklıları kanal adına tık tık :)



KOZMETIK

Artık dısarı cıkarken neredeyse hep aynı makyajı yapıyorum, kullandıgım farların rengi degisiyor yalnızca gibi bir sey; o nedenle bu ay tek bir ürün gösterecegim. Aslında ay icinde bir Gratis indiriminden istifade ederek aldıgım, uzundur istedigim birkac wet 'n wild ürünü vardı; ama henüz onları kullanmaya fırsat bulamadım :) 

Ilginctir, bu eyelinerı 89375 yıl önce aldıgım icin hala piyasada bulunabiliyor olması, gelecek katalogda satısta olması (sitesinde öyle diyor) filan bana cok fantastik geldi :D ama neyse efendim, iyiymis.

Söyle ki, ben kesinlikle eyeliner cekebilen biri degildim. Bununla ilgili dertlenmek, strese girmek yerine siyah far ve kesik uclu eyeliner fırcası ile gayet güzel isler basarıyordum. Lakin bu ay bi geldiler bana, aldım elime bu -gercek anlamda- bin yıllık eyelinerı ve günlük kullanımda mükemmel olmasa da idare edecek kuyruklar yaptım kendime. Keske fırcasının da fotografını cekmeyi akıl etseydim, ama artık cok gec klsaj neyseki internette bir sürü görseli var. Söyle söyleyeyim, cok kücük bir eyeliner (3.5 ml) ve cok ince, kıl gibi bir fırcası var. Basta sinir bozucu geliyor, sonra alısıyorsunuz ve oldukca pratik gelmeye baslıyor.

Beni özellikle bu kadar kücük bir seyin ömrünün bu kadar uzun olması cok etkiledi, abartmıyorum acmıstım ürünü ama belki 5 yıl hic kullanmamıstım beceremedigimi görünce. Bugünlere kısmetmis ksjdg


GIYSI, AKSESUAR

Bu aya benim icin Koton'un %70 indirimi damgasını vurdu ve birkac cok memnun kaldıgım parca düsürdüm ordan, alısveris postları hala azıcık midemi bulandırdıgı icin buradan göstereyim dedim, indirim hala www.koton.com'da ve Koton magazalarında devam ettigi icin belki bir faydam da dokunur size :)

Koton Olé Manto (40 beden):
Bu pamuk sekeri mantoyu 80 tlye aldım. 79.99 tl. Kız Fahrive Evcen dedim, bir bildigin varmıs kjahsdkj gercekten bu kadarını beklemeyordum sevgili arkadaslar. Cok tatlı, benim tam istedigim gibi yakalı, KEMERLI YA DA KUSAKLI DEGIL (bunalıma giricem artık kusak baglamaktan...........), sıcacık tutuyor, rengi ve deseni son derece yumusak ve uyumlu, bir de bu fiyata. Bilemiyorum. Kendimi icinde piremses gibi hissettim ya var mı ötesi :3

Bir not düseyim; giysileri üzerime giyip fotograf koymayı cok anlamlı bulmuyorum cünkü herkeste durusu farklı olur diye düsünüyorum. Ama boyumu kilomu söyleyeyim, 1.77 m, 64 kiloyum, 40 beden bana tam oldu, ne büyük ne kücük.

Bir diger not: Ciddi anlamda sacacak paranız yoksa lütfen su markalara bosu bosuna para yedirmeyin. Bu mantonun satısa cıkarıldıgı ilk fiyat 189.99 tl. Ilk indirimde 129.99 tl'ye düsmüs, sonra da bu fiyata. Pls. ve bunu sadece Koton icin söylemiyorum; o cok matah, kaliteli zannedilen Zara vb. Youtuberların asırı sevdigi markalara da hak ettiginden fazla deger vermeyin, naçizane tavsiyemdir. Cünkü hakiki degerleri o degil.


Koton Pantolon (38 beden):
Benden baska kimsenin tutup almayacagı klajsdl bu müthis nostaljik, über ispanyol paca, yüksek belli, belden pileli bu kırcıllı koyu yesil pantolonu 49.99 tlye aldım (ilk fiyatı 79.99 tl). Fiyatının biraz yüksek olmasının sebebi muhtemelen kullanılan kumas miktarı ashd no %40 yün olması pantolonun.

Beli ve boyu bana tam oldu, cok yüksek topuklularla giyemem, hafif topuklu ya da düz cizmelerle botlarla sıcacık tutacagını düsünüyorum. Kesiminden dolayı deli gibi de zayıf gösteriyor, görürseniz bir bakın derim :) Yandan fermuarlı, cok temiz, sade bir model.

(%50 polyester, %40 yün, %10 akrilik)





Koton Pantolon (38 beden):
Ya bunları sitede bulmak cok zor :( yoksa link verecektim ama maalesef, mantoyu bulmayı deneyip basarısız olduktan sonra vazgectim......

Bu sütlü kahve rengi, kırcıllı, vücuda oturan, bilekte biten pantolonu da 29.99 tlye aldım (ilk fiyatı 69.99 tl).

Kısa botlarla ya da Oxfordlarla tam olacak bir boyda, ince külotlu corapla giyilmesi gerekir. %40 polyester, %35 akrilik, %20 yün, %5 diger lifler seklinde icerigi de.


Icinde cok tatlı renklerde noktacıklar var kendi kırcıllı deseni haricinde, ben cok sevdim :) Iki yanında da gördügünüz gibi eskitilmis metalden kemerleri var, arzu ederseniz beli sıkmanıza yarıyor, bende dekoratif ögeler olarak kaldı. Gerekli olduklarını düsünmüyorum ama rahatsız da olmadım durusundan.





Bu ayın aksesuarları da Hediyelik Esya Fuarı'ndan aldıgım bu tatlıs küpelerle bagcıktan hallice Aliexpress boyun ipleri :) Küpeleri cok zarif buldum, boyun ipleriyse felaket gec geldi ama uzunlukları, renkleri, boyunda durusları problemsiz. Uclarındaki altın detay (metal degil plastik parcalar) da kendilerini bagcık olmaktan cıkarmıs, mutluyum ve mütesekkirim kldjf her biri 0.55 dolar gibi bir seydi. 






FILMLER

Lolita (1962)

Yönetmen: Stanley Kubrick
IMDb puanı: 7.6

"Lolita" kelimesi ilk kez Vladimir Nabokov'un filmle aynı isimli romanında geciyor ve yası kücük ama yasından beklenmeyecek bir cinsel uyanıs icinde olan (bilhassa kendinden cok büyük erkeklere karsı) güzel, cekici kız anlamına geliyor. Bu romandan uyarlanan siyah-beyaz Kubrick filminin konusu da tam olarak bu: Orta yaslı bir üniversite hocası ev sahibesinin 14 yasındaki kızına ilgi duymaya baslar ve olaylar gelisir.....

Film konusu itibariyle felaket derecede rahatsızlık verici bir film oldu benim icin. Kafasını koparmak istedigim cok fazla karakter oldu ksldjf saka bir yana, klasiklerdendir, oldukca begendim, tavsiye ediyorum.



La Fille Inconnue /The Unknown Girl /Meçhul Kız (2016)

Yönetmen: Jean-Pierre Darden, Luc Darden
IMDb puanı: 6.6
Metascore puanı: 57

Izmir adliye saldırısının haberini Eda'yla Karaca Sineması'nda bu filme girmek üzereyken aldık. Hem ailelerimizle haberlesebildigimiz icin hem de bir süre kapalı bir mekanda bulunmanın daha güvenli olacagını düsündügümüz icin girdik filme. Telefonlara yagan mesajlara ve haberlere bakıp durdugumuz icin filme bütün dikkatimizi veremediysek de benim begendigim bir film oldu La Fille Inconnue.

Konusu cok kısaca; afiste gördügümüz doktor kızımızın muayenehaneye gec saatte geldigi icin görmeyi reddettigi hastanın olaydan sonra ölümü üzerine, hastanın kimligini ortaya cıkarma mücadelesi. Filmi sevmemin temel nedeni böyle son derece basit bir konu üzerinden ilerliyor olması. Böyle filmler hosuma gidiyor. Kendisi aynı zamanda Cannes official selection lardan.

Kacırdıgım yerleri oldugunu biliyorum o gün sinemada izlerken, ama oturup bir kere daha izlemem. Öyle de bi kadınım jkdhfs Size de evinizde bir bos vaktinizde izlemenizi tavsiye ederim, mutlaka izlemelisiniz'gillerden degil efendim.


The Invitation (2015)

Yönetmen: Karyn Kusama
IMDb puanı: 6.7
Metascore puanı: 74

Simdi öncelikle ötekisinema'nın Murat Kızılca tarafından kaleme alınmıs 2016 Yılının En Iyi 16 Korku Filmi listesini bir anayım burada, cünkü bu ay o listeden 2 film izledim, biri The Invitation. Oldum olası böyle listelere bayılırım, hele ötekisinema yaptıysa mutlaka vardır bir bildikleri derim genelde.

Filmin konusu söyle: Yeniden evlenmis olan eski esinin evine (kendi eski evine aynı zamanda), ciftin verdigi davet sebebiyle yeni sevgilisini de alarak istirak eden afisteki karakterimiz, ortamda bir seylerin ters gittigini sezer, ve olaylar gelisir.....

Filmi begendim. Delicesine begenmedim; hatta ilk yarıda gidisatı cözdügümü filan sandım ve biraz sıkılmaya basladım ama ikinci yarıdan itibaren cılgın bir gerilime dönüstü olay ve filmi yumruklarım sıkılı vaziyette bitirdim. Bana kalırsa filmin varacagı noktayı tahmin edebilmek mümkün degil, gercekten tahayyüllerin ötesinde bir finali var ve bu benim cok hosuma gitti; fakat "hadi lan ordan" diyen adamı da anlarım, öyle bir sey. Uzatmayayım, tavsiye ediyorum.


La La Land (2016)

Yönetmen: Damien Chazelle
IMDb Puanı: 8.6
Metascore puanı: 93

Topladıgı (ve toplayacagı) onca ödülden sonra (önce) bana laf düser mi bilmiyorum ama kısa kısa bir seyler söylemek istiyorum ben de: Cok, cok, cok tatlı bir film. Size bir defa "hangi zamanda geciyor ya?" sorusunu sordurtacak bir film, günümüzde gecmesine ragmen. Hakan gibi müzikallere mesafeliyseniz dahi sonunda büyük ihtimalle o önyargınızı kıracak bir film. Harika müziklerin oldugu bir film. Whiplash'in yönetmeninden, iki filmin ortak paydası caz müzigi; yalnız bu filmde Whiplash'teki asırı kuralcı, mükemmeliyetci icranın aksine benim hayranı oldugum free jazz (özgür caz) hakimiyeti var ki tadından yenmiyor. Golden Globeları süpürdü, 14 dalda da Oscar adaylıgı mevcut. 

Bu genel yorumların haricinde benim naçizane fikrim su ki; La La Land'de müthis bir Yesilcam tadı var. Ciftimizin öyküsü bir kere buram buram Yesilcam kokuyor (izlemeyenler icin hicbir sürprizi bozmak istemiyorum o yüzden detaya girmeyecegim), bir sarkıları var filan (City of Stars)... Pek cok sebepten son derece nostaljik ve insanın icinde tanıdık hisler uyandıran bir film. Sürpriz (benim icin en azından) John Legend appearance'ını da esgecmek olmaz :) 

Bir süre daha oynayacagını tahmin ediyorum, ille Sevgililer Günü kutlayacagız diyorsanız sevgilinizle bu filme gidin, pisman olmazsınız :) bu da lemursevenissizmimar ablanızdan size kücük bir kıyak olsun hadi bakalım khdfk

  

Özellikle sagdaki minimal afise bayıldım. Google images'da "la la land official poster" anahtar kelimeleriyle aratıp erisebilirsiniz tüm afis tasarımlarına. 


Ma Vie de Courgette /My Life as a Zucchini /Kabakcıgın Hayatı (2016)

Yönetmen: Claude Barras
IMDb puanı: 8.0
Metascore puanı: 85

Söyleyecek hicbir seyim yok, stop motion ların en güzeli, en hüzünlüsü, en tatlısı... uzun zamandır izledigim en iyi animasyon, siddetle öneriyorum.

Kücük not: Filmde 13+ yas sınırı mevcut, buradan da anlayabileceginiz üzere bu animasyon cocuklar icin degil, biz "büyükler" icin. Gözünüzün ucunda en azından bir damla yas, bogazınızda bir dügüm hıckırıkla kalkacaksınız basından, demedi demeyin. Mutlaka, mutlaka izleyin.




Olanlar Oldu (2016)

Yönetmen: Hakan Algül

Bu film normal sartlar altında sinemada izlemeyi tercih edecegimiz bir film degildi (cünkü her filmi sinemada izleyecek kadar zengin degiliz). Lakin o aksam ana akım filmler arasında en izlenebilir olanı oldugundan peki madem dedik, iyi ki de demisiz. Film cıkısı otobüsleri kacırdık, gecenin 00.55'indeki Baykuslara kaldık (Izmirliler anladı beni), Bahri Baba'da köpek kavgası ayırdık ama degdigini düsünüyorum ben sapıkca bir sekilde jksdhf

Her zamanki gibi, naif mi naif, tatlı mı tatlı bir Ata Demirer filmi. Sıgacık'ta gecen, misler gibi deniz ve rakı kokan, "Incirler Olana Kadar"ı bana sevdiren, duygulandıran, cok da güldüren hafif bir film. Gisesi iyi olmus okudugum kadarıyla, daha oynar, çer çöp filmlerin arasında temizligiyle sıyrılan güzel bir secenek olabilir.


The Blackcoat's Daughter (2015)

Yönetmen: Oz Perkins
IMDb puanı: 5.4
Metascore puanı: 85

Diger adı February olan bu güzide filmi de yine ötekisinema'nın yukarda bahsettigim listesinden sectim. Acıkcası The Invitation'ın aksine tek basıma izlerken beni biraz fazla geren bir film oldu, sınırlarımı zorladı bu anlamda diyebilirim. Yer yer göt attım diyebilirim jsdhkjf

Simdi, bu filmi ben bayagı begendim arkadaslar. Bir kere cok ilginc bir film, gerim gerim geren bir film, sürükleyici de. Oyunculuklar bomba. Emma Roberts severler, kızımız arz-ı endam eyliyor vs. Yalnız söyle bir sey oldu bana, film bitti ve ben filmden pek bir sey anlamadım. Bildiginiz saf saf bakakaldım ending credits'e :D ve cok da kendimi yormadan (korktugum icin ikinci kez izleyemedim de) review bakındım internetten - ve ilk incelemeyle birlikte adeta bir aydınlanma yasadım.

Film gercekten dogru dürüst bir yere baglanmadan bitiyor. Bu benim gerizekalılıgım degil, filmin gercegi, bu cepte. Inceleme yapan/yazan insanlar da zaten teoriler üzerinden gitmisler, bunların yogun olarak birlestigi bir nokta var, herhalde budur diyebiliyorsunuz en cok. Bence hos bir sey, yoruma acık, severim. Filmde cok sayıda flashback var, olayı bunlar sayesinde toparlıyorsunuz zaten ama sıkıntı su ki bunların cogu 2 saniye filan sürüyor, kafanızı cevirseniz kacırıyorsunuz ve cok kısa oldukları icin görseniz de sonradan parcaları birlestiremeyebiliyorsunuz. O sebeple filmi ikinci kez izlediginizde her sey yerli yerine nihai olarak oturuyor, ki ikinci kez de izlenecek bir film bana göre. Meraklısına tavsiye ederim. Neyin meraklısı, filmin konusunu bile söylemedin, derseniz kırılırım ksadsd

Madem bu kadar ısrar ettiniz, konu kısaca: Yatılı okulları tatile girdigi halde aileleri tarafından bilinmeyen nedenlerle okuldan alınmayan iki kızın gizemli seytani (?) bir gücle mücadeleleri........... son derece kötü bir tarif bana kalırsa, blame IMDb, siz izleyin iyisi mi bunu bosverin konuyu......... :3



DIZILER

Mr. Robot (2015- )

Yaratıcısı: Sam Esmail
IMDb puanı: 8.7

Bu dizi hakkında instela'da, orda burda cok yazıp cizdim, cok konustum, kafamdaki her seyi deliler gibi saydım döktüm, o yüzden dogrusu uzun uzun meram anlatacak mecalim kalmadı. Ben bu ay oturdum bu dizinin basına, bir bitirdim, biraz okudum hakkında, sonra tekrar basladım izlemeye ve ikinci tekrarı bitirmek üzereyim. Benim icin yalnızca bu ayın degil yılın dizisi filan bu; cok begendim, cok etkilendim, elbette ki siddetle tavsiye ediyorum herkese, ve muhtemelen haziranda baslayacak olan yeni sezonu heyecanla bekliyorum.

Dizinin konusu IMDb'ye göre; gündüzleri bir siber güvenlik firmasında miyendiz, geceleriyse hacker olan Elliot'ın klsjadkls arkadas gercekten IMDb'ye güvenmememiz gereken bir husus varsa o da bu dizi film konularıdır ya. Bu nedir ya. Sen konuyu böyle yazarsan millet "heee Dexter'a benziyo" der tabii............... benzemiyo Dexter'a falan hadi sie aksjd sinirlendim ya......

Artık zaten duymayan kalmamıstır, bana anlattırmayın, izlemediyseniz oturun izleyin. Cok keyifli, cok ilginc, cok zekice kurgulanmıs bir dizi. Elliot Alderson karakterine hayat veren Mısır asıllı oyuncu Rami Malek'i herhalde daha fazla övmeme gerek yoktur, harikalar yaratıyor. Bütün oyunculukların da hastasıyım.



DERGI

Mimar.ist yaz 2016 sayısı

Tez hocamın uzun zaman önce göndermis oldugu bu mimar.ist sayısına yeni bakabildim ve dosya konusu itibariyle cok hosuma giden bir yayın oldu kendisi. Kapaktan anlayabileceginiz gibi "tedirgin edici miras" üzerine calısmalar yer alıyor bu sayıda. Tedirgin edici miras nedir, onun cevabı da yine kapak arka planındaki Birkenau Toplama Kampı'nın girisine ait fotografta.

Baslıga tıklayarak dergiyi indirebilirsiniz. Yanlıs hatırlamıyorsam case ler arasında Berlin Duvarı, Auschwitz-Birkenau Toplama Kampları, Topcu Kıslası, Gelibolu Yarımadası (Canakkale Savası) gibi konular var diger bir sürü seyle birlikte. Genel kültür anlamında da ilgi cekici oldugunu düsünüyorum.




MEKAN
  • Dükkan Burger, Konak Pier, Izmir
    Hakan'ın dogum günü yemegi icin tercih ettigimiz Dükkan Burger, Konak Pier'in en ucuna %100 Rest - Cafe & More ile birlikte konuslanmıs, cok memnun kaldıgımız bir burgerci oldu. Iki isletmenin menüsü birlikte geliyor önünüze, arzu ettiginiz yerden siparis verebiliyorsunuz. Servis hızlı ve daha önemlisi kaliteli, calısanlar cok kibar, güleryüzlü ve ilgili. O gün bulutlu havadan ötürü cok faydalanamasak da bir yaz aksamı günbatımının harika olacagına süphe yok :) tavsiye ediyoruz efendim. 


Bu ayın sevilenleri de iste bu sekildeydi :) bir sonraki postta görüsmek dilegiyle, sevdiklerinize yakın durdugunuz mutlu günler diliyorum. Sevgilerimle!

lsim.




Yorumlar