bir ay daha bitti: mart'ta neler oldu? (03_17)


Merhabalar! Bir ayı daha cayır cayır geride bıraktık :( Bu ay benim icin bir miktar akademik sorumluluklarımı ihmal ettigim, bahar rehavetine kapıldıgım ve sonlara dogru da Cistus falan dinlemeden sifayı kaptıgım bir ay oldu. Hastalık sıramı savmıs olmanın verdigi mutluluk ve rahatlama hissi icerisindeyim kdjg

Blogger'a gelen yeni temaların haberini alır almaz ben de tema degisikligine gittim, umarım begenirsiniz :3 sanki mobil versiyonda daha bir okuma kolaylıgı getirdi gibi geldi bana arkaplan/font rengi kontrastının yüksek olması ama, takdir sizin tabii :) yorumlarınızı paylasırsanız cok memnun olurum! Lafı daha fazla uzatmadan baslayalım!


MUZIKLER

Gectigimiz aylarda uyguladıgım ama ne benim ne de sizin icin sürdürülebilir olan tek tek sarkılara link verme yöntemini hayatımdan cıkarıyorum VE DE sizlere aylık Spotify listeleri yapmaya baslıyorum bu aydan itibaren! Post boyunca eslikciniz olması dilegiyle, mart ayı listemi asagıya bırakıyorum :)

03_17 evet evet bu ehe :3

Her zamanki gibi Youtube kesiflerinden devam edelim:

Gecen ay paylasacaktım bunu ama bazen inatla vidyoyu bulmuyor lanet Blogger-_- bu aya kısmetmis.


Evrencan Gündüz'ün aynı adlı Youtube kanalını da önermis olayım buradan, bunun gibi biiir sürü tatlı akustik cover vidyosu paylasıyor, cok keyifli.


Gecen ay haberini verdigim Karsu konseri, o gün grip benim bünyede pik noktasında olmasına ragmen cok, cok, cok keyif aldıgım(ız) bir konser oldu :) Karsu ve iki keman bir cellodan olusan kadınlar grubu hem sempatik, canayakın tavırlarıyla hem de performanslarıyla bize cok keyifli bir aksam yasattılar. Sonra ögrendim ki Karsu bu konserden sonra rahatsızlanmıs, Bursa ve öteki mart ayı konserlerini ileri tarihlere ertelemek zorunda kalmıs :( Tek bir sey; Izmir AKM Yunus Emre Sahnesi öyle asırı asırı büyük bir salon degil, umuyorum sonraki gelisinde Karsu bütün koltukları tıklım tıklım dolu bulur :) kesinlikle daha cok tanınmayı hak eden bir sanatcı cünkü.

Bu gızı seviyorum ya.


YOUTUBE

Sonunda meshur Adriene'le ben de tanıstım :D Youtube üzerinden yoga vidyosu kovalayanlar bu kanalı mutlaka duymustur, ben de bir bakayım dedim neymis ne degilmis diye, ve Adriene denilen bu tatlıs kadının 30 Days of Yoga adlı vidyo serisiyle olaya giris yaptım. Pozlara ufak bir asinalıgım oldugu icin gönül rahatlıgıyla söyleyebilirim; bugüne kadar yoganın y'sinden haberi olmamıs herkese tavsiye edebilecegim bu seri kesinlikle cok iyi, cok keyifli ve basından sonuna vücudunuza ne iyi hissettiriyorsa onun pesinden gitmenizi amaclayan bir seri. Tabii kanalda bunun dısında onlarca baska vidyo da mevcut :)

Adriene cok esprili bir kadın, matın üzerinde kasım kasım kasılan yoginilere kesinlikle benzemiyor. Pozları teker teker tanıtırken ve her pozun icinde size kendinizi en absürd noktada bile konforlu hissettiginiz anı kesfetmenize yetecek süreyi tanırken gülümsüyor, sakalar yapıyor ve sizi tesvik ediyor. Kliseler klisesidir ama onunla zamanın nasıl gectigini gercekten anlamıyorsunuz. Ilgisi olana, nerden baslayacagını bilmeyene kesinlikle tavsiye ederim.





NikkieTutorials ekolü Youtube makyaj kanalları arasında oldukca önemli bir yere sahip. Bu ekol Nikkie'nin bir iki vidyosuna gözünüz kör olmadan göz atabilirseniz kdjfk hemen gözünüze carpacak jhdfd (yeter...); son derece ihtisamlı, göz alıcı, carpıcı, ısıltılı makyajların uygulamalarının yapıldıgı bir dünya. Tarzınız olabilir, olmayabilir (benim degil sahsen) ama itslikelymakeup; tam anlamıyla NikkieTutorials ekolüne mensup bir kanal olmasına ragmen, Jordi denen hatunun güzelligi nedeniyle bana kendini cayır cayır izletiyor arkadas. O nasıl bir surat ya? Takdiri size bırakıyorum ve susuyorum. Cünkü gercekten su kanalı izlememin baska bir nedeni yok.

P.S.: Bir insana sahte cil BU KADAR YAKISABILIR..........




OYUN



Gecen ayın neler sevdim yazısında önerdigim bir oyun vardı Cube Escape: Theatre adlı. Meger bu oyun Cube Escape baslıgı altında, toplamda 9 bölümden olusan (gecen ay 8 yazmısım, paylastıgım o oyun dısında 8 bölüm daha demem gerekiyordu) ve bölümleri birbirini takip eden bir oyunmus. Ben tutup 8. oyunu önermisim filan............. rezillikler. "Neymis la o" diyecekler icin oyunun sitesinin linkini asagıya bırakıyorum, bölümlere buradan erisebilirsiniz :)

http://www.cubeescape.com/


......................................................
Bu ay kozmetik, kisisel bakım ve aksesuar bölümlerini esgecmek durumundayım, cünkü size önceki aylarda ya da Instagram (@lemursevenissizmimar) üzerinden tanıtmadıgım, ekstra öne cıkan bir ürün olmadı. Bu ayın giysi favorileri icin ise sizleri BOSPA alısverisimi anlattıgım su postuma alayım :)
......................................................


AKTIVITE


Source: unknown
Bu ayın en sevilen aktivitesi süphesiz ve acık arayla spor aktiviteleri oldu :) Bu satırları okuyanlarınız arasından kac kisiyle aynı muhitte oturuyoruz bilmiyorum ama, benim evime cok yakın bir spor salonunda (Karsıyaka Muharrem Candas Spor Salonu) haftaici her gün sabah saatlerinde cesitli spor aktiviteleri hocalar esliginde ve ücretsiz olarak gerceklestiriliyor.

Pazartesi sabah sporu (full body workout), salı-persembe pilates, carsamba yoga, cuma da zumba oluyor. Yoga 10.00-11.00, digerleri 09.00-10.00 arası. Benim icin harika bir güne vaktinde baslama sebebi oldu bu aktiviteler, öncelikle bunun icin cok tuttum olayı. Kahvaltıdan önce gidiyorum, sporumu yapıyorum ve kendimi cok daha iyi hissederek güne devam ediyorum. Yas ortalamasına filan takılan birisi de degilim; haftaici bu saatlerde benim yaslarımda insanlar -haliyle- ya okuyor ya calısıyor oldukları icin tatlı tatlı teyzelerle birlikte sporumu yapıyorum misler gibi :3 Hocaları da cok sevdim, bu sistemin genel anlamda faydasını da görmeye basladım, haftada en az 3 gün gitmeye calısıyorum. bkz. perks of being an issiz kdjf

"Hugs Keep Us Alive" by Lim Heng Swee
Zumba en kalabalık, yoga da en tenha gün oluyor genellikle. Zumbayı birkac kisilik bir ekip yaptırıyor ve bayagı iyiler, bu isi severek yaptıkları her hallerinden belli oluyor :) o enerji de size geciyor. Pilates ve workout bildiginiz gibi :3 benim yapamadıgım bir sürü hareketi teyzelerimin catır catır yapabildigini görerek hırslanıyorum jksdhf onların yapamayıp benim yapabildigim tek hareket ise plank ksjdf En az gidebildigim aktivite yoga oldu, biraz evde de yaptıgım icin onu carsamba günlerini dinlenme günü ilan etmistim ama gittigimde de cok memnun kaldım.

Ekipman anlamında mat ve direnc lastikleri yeterli sayıda mevcut oluyor salonda, bunun dısında baska bir seye ihtiyac duymuyorsunuz zaten. Arzu ederseniz matınızı evinizden getirebilirsiniz. Durumlar böyle :) bekleriz, ama lütfen pilates günüyse ve yerde bacak hareketleri yapıyorsak birbirimizi görmezden gelelim ksjdhfjds



FILMLER

Efendim öncelikle bu ayın sonunda gelen bir haberi paylasayım sizinle hemen: Stephen King'in bu blogun gecmis aylarının favorilerine de hem kitabı hem mini-dizisiyle konu olmus eseri IT (O) yeniden cevrimiyle 8 Eylül 2017'de sinemalarda olacak ve filmin ilk trailer'ı yayınlandı! Ben BAYAGI iyi buldum ve cok heyecanlandım, simdiden Eda'yı birlikte gidek diye ikna calısmalarına baslayacagım ksjdk asagıya bırakıyorum trailer'ı, bakalım siz ne düsüneceksiniz :)


Bu ayın filmleriyle devam ediyoruz :)

Moonlight (2016)

Yönetmen: Barry Jenkins
IMDb puanı: 7.6
Metascore puanı: 99

Öncelikle su afisin güzelligine bakar mısınız? Oy. Bu yıl En Iyi Film dahil 3 dalda Oscar'ın sahibi olan ve artık magarada yasamıyorsa sayet herkesin bildigi En Iyi Film Oscar'ı anonsu esnasında yasanan skandal ile adeta takdimi baltalanan Moonlight, bana göre bu ödülü sonuna dek hak eden bir yapım. La La Land de gencecik yönetmenine En Iyi Yönetmen Oscar'ını kazandırdıgına göre artık bu konuda hemfikir olabiliriz bence. Akademi'nin bu yıl, gecen yılın #OscarsSoWhite protestosundan sonra ve süphesiz Donald Trump'ın baskan secilmesinin de etkisiyle adaylıklarda ve kazananlarda cesitlilik (diversity) vurgusunu kuvvetlendiren kararlara gitmesi sasırtıcı olmadı. Bunun en güzel örneklerinden biri de Moonlight'taki oyunculugu ile "Oscar kazanan ilk Müslüman" ünvanının da sahibi olan, En Iyi Yardımcı Erkek Oyuncu Oscar'ının sahibi Mahershala Ali oldu.

Moonlight, baslı basına konusu itibariyle izlemesi zor bir film. Miami'nin gettolarında kendini bulma mücadelesi veren Afro-Amerikan escinsel bir erkegin cocukluk, ergenlik ve yetiskinlik dönemlerinden birbirini takip eden kesitler sunuyor film bize. Bunu da olabilecek en güzel, en basarılı ve en hüzünlü sekilde yapıyor. Cok hüzünlü bir film Moonlight, bu kesin. Basrolünde cok yalnız bir karakter var cünkü. Film size bu karakterle öyle güzel bir empati kurduruyor ki, sonunda cok yorgun ayrılıyorsunuz sinema salonundan. Duygular, düsünceler birbirine giriyor. Anlatamıyorum, siddetle tavsiye ediyorum sadece. Harika bir film.


Beauty and the Beast (1991)

Yönetmen: Gary Trousdale, Kirk Wise
Yapımcı: Walt Disney Pictures
IMDb puanı: 8.0
Metascore puanı: 95

Eveeeeet ksdhfj malumunuz 17 Mart'ta Beauty and the Beast'in film adaptasyonu vizyona girdi, asagıda o filme iliskin yorumlarımı da bulabilirsiniz (en asagıda ama cünkü filmleri ayın basından sonuna dogru izlenme tarihlerine göre sıralıyorum), Emma Watson Belle'i canlandıracakmıs abariii olaylar olaylar derken dedim ben sunun bir orijinal animasyon versiyonunu izleyeyim hele önce de mantıklı bir kıyaslama yapabileyim. Iyi ki de öyle demisim.

Bir kere bu film, Akademi Ödülleri tarihinde ilk kez En Iyi Film dalında aday gösterilen animasyon filmi olmus (The Silence of the Lambs'e kaptırmıs olsa da ödülü). Degisik olaylar gelismis o sene ksdjfk Konusu cogumuzun malumu: Tatlıs bir Fransız kasabasında hayatını namemnun sekilde sürdüren kızımız Belle, bir cadı tarafından lanetlendigi icin yasyakısıklı bir pirems iken "cirkin" bir canavara dönüsen, bu sebeple satosunda yalnız bir hayat süren beast'in elinde tutsak olur, ve olaylar gelisir...

"Mühim olan ic güzellik" ana temasının yanısıra kitap okudugu icin Belle'i asagılayan, "garip" bulan köy halkı ve baslı basına Gaston karakteri vasıtası ile önemli mesajlar aktaran bu klasiklesmis animasyonu elbette ki tavsiye ediyorum. Eger colugunuza cocugunuza bir animasyon izletecekseniz; o mümkünse hayatını kule tepelerinde yakısıklı prens beklemekle tüketen gerzo prenseslerin hikayesini konu eden filmler degil, böyle filmler olsun.


PK (2014)

Yönetmen: Rajkumar Hirani
IMDb puanı: 8.2

Yine bir Aamir Khan filmi, yine bir tatlıslık, bir zamanın nasıl gectigini anlamama, mesajlar, mesajlar... Aamir Khan filmlerinin ortak özellikleri asagı yukarı böyle. Adam kariyerini buna adamıs, sasacak bir sey yok: Cevirdigi her filmle yasadıgı toplumun önemli bir sorununa dair bir mesaj aktarmaya calısıyor seyirciye. Bunu da cok tatlı, yumusak, naif bir üslupla yapıyor. Kafamıza vura vura degil de tatlı sözlerle, sakin bir tavırla kotarıyor isi. Acelesi yok; PK de 3 Idiots gibi, Taare Zameen Par gibi, Lagaan gibi (bu film 3 sa 44 dklık süresiyle efsane zaten :D) uzun bir film (2 sa 33 dk).

Film boyunca filmin adı olan "PK" (okunusu ile peekay) sözcügü cok sık kullanılıyor, ama anlamı acıklanmıyor. Ben söyleyeyim; peekay Hintce'de drunk, yani ickili, sarhos gibi bir anlam tasıyor, bir nevi kafası güzel demek :) bence bunu filmin basında bilmekte fayda var, dursun kenarda. Konusu da söyle PK'in: Bir uzaylı, uzay gemisiyle iletisim kurmasına yarayan cihazını caldırdıgı icin Hindistan'da mahsur kalır, ve dünyaya dair her seye cocuksu bir merakla yaklastıgı icin basına gelmedik kalmaz. Uzaylı dedim ama, film tür olarak bir bilimkurgu filmi degil :) aksine, icinde klasik bir Aamir Khan filminde olan komedi, dram, aksiyon ve romans ögeleri aynen mevcut. Nasıl yapıyorlarsa formül yine tutmus, ortaya iyi bir film cıkmıs. Gönül rahatlıgı ile tavsiye ediyorum efendim, mümkünse ailecek izleyiniz.



Superbad (2007)

Yönetmen: Greg Mottola
IMDb puanı: 7.6
Metascore puanı: 76

Evet. Michael Ceracıların lincine ugramaktan ZERRE KORKMUYORUM, arkadas ben ne bu cocuga ısınabildim ne de bu tip HERRR CÜMLEDE en az bir sikisli sokuslu küfür gecen filmlerden keyif alabiliyorum. Tamam, anlıyorum; ergenliginin zirvesinde olan insanlar bunlar, dogrudur, o hezeyanın da cok iyi aktarıldıgını düsünüyorum, ana fikri de kaptım. Gelgelelim bu tür filmler beni pek fazla güldürmüyor. Peki neden izledim? 1. Sıkıntıdan 2. Kendi janrında ünlü bir film oldugu icin görmem gerektigini düsündügümden 3. Emma Stone oynadıgından.

Konuyu yazmayı gerekli bulmuyorum, linke tıklayarak IMDb sayfasına gidebilirsiniz zaten biliyorsunuz. Tavsiye eder miyim, eh... bkz. ayak kokulu Doritos + bira kombinasyonu. Iyi seyirler.


Café Society (2016)

Yönetmen: Woody Allen
IMDb puanı: 6.7
Metascore puanı: 64

Café Society'nin, sayısız Oscar adaylıgı ve 4 de Oscar'ı bulunan Woody Allen'ın iyi filmlerinden biri olmadıgını anlamak icin sanıyorum Allen filmografisi yalayıp yutmus olmak gerekmiyor. Kaldı ki ben bu filmografiye hic hakim birisi degilim. Dogru düzgün Woody Allen filmi izlemisligim yok (bu acıgı yakın gelecekte kapatacagıma söz veriyorum). Bu son derece klise bir konuya sahip Allen filmini de iki sebepten izledim: 1. Meraktan, cünkü adını duymustum ama sonrasında aldıgı "vasat, meh" türevi kritikler sebebiyle sinemada izlememistim 2. Kristen Stewart + Jesse Eisenberg ciftinin yüzü suyu hürmetine, cünkü cidden cok yakıstırdıgım bir cift bunlar ekranda. Yapımcılar da aynı fikirde olacak ki, Café Society ciftimizin Adventureland (2009) ve American Ultra (2015)'dan sonraki birlikte ücüncü filmi. Iki genc aktör de bana göre oyunculuk akan tipler degil. Hatta ikisinde de biraz "hangi rol gelirse gelsin o rolü aynı sekilde oynama hastalıgı" oldugunu düsünüyorum - Stewart son dönemde bunu az da olsa kırmaya basladıysa da. Özellikle Eisenberg'in o sakar, elini ayagını nereye koyacagını bilemeyen saf tiplemesinden GINA GELDI ama iste... izletiyor kendini kerata kdjfk Saka bir yana, Stewart da Eisenberg de felaket derecede fotojenik, kameranın sevdigi tipler. Bilemiyorum.

Efendim filmimiz 1930larda gecen bir dönem filmi. Kostümler, mekanlar, renkler bir harika. Sıcacık tonlardan olusan bir film bu, günesli bir film. Önerecek olursam sadece bu sebeplerden öneririm. Konusu klise-ötesi: Bronxlu delikanlımız film sektöründe oldukca önemli bir sahsiyet olan dayısının yanında is bulma umuduyla Hollywood'a gelir, yine dayısının yanında calısan kızımız Veronica'ya asık olur, fakat Veronica evli bir adamla iliski yasamaktadır... tam bir hoppala pasam malkara kesan durumu kdjfkd VE OLAYLAR... gelisir, evet...


Neruda (2016)

Yönetmen: Pablo Larrain
IMDb puanı: 7.2
Metascore puanı: 82

Evet. Neruda sanırım benim icin bu ayın filmi, ve bu ayın ters köse filmi aynı zamanda. Uzundur bir filme belli bir düsünceyle ve az beklentiyle girip böyle etkilenerek ayrılmamıstım sinema salonundan. Yanlıs anlasılmasın; az beklenti dememin sebebi -utanarak söylüyorum- Pablo Neruda hakkında cok bir bilgi sahibi olmamamdı, siirlerini cok okumamıstım, politik kimligindense tamamıyla bihaberdim. O yüzden filme hem uygun seans oldugu hem de iyi elestiriler aldıgı icin girdik, cok bir bag kuramasak da görmüs olmak icin. Iyi ki de girmisiz.

Bir Golden Globe adaylıgı bulunan Neruda, 1940larda geciyor ve agırlıklı olarak Pablo Neruda'nın kendi ülkesinde yani Sili'de kacak oldugu dönemi konu alıyor. Tür olarak biyografi, suc, dram seklinde gecmis kayıtlara. Filmin omurgasını olusturan kacma-kovalama hadisesi kurgu da olsa, ona benzer seylerin gercekte yasandıgını biliyoruz. Burada Neruda'nın pesindeki hırslı dedektif Óscar Peluchonneau rolünde harikalar yaratan müthis aktör Gael García Bernal'e bir selam cakıyorum. Kendisini Amorres Perros'dan veyahut Mozart in the Jungle'dan tanıyor da ola bilir siniz :)

Toparlıyorum: Neruda sayet sadece bir dedektif filmi ise -ki degil- dünyanın en siirsel kovalamacasını iceren bir dedektif filmi. Sinematografisiyle, o kulak oksayan Ispanyolca'sıyla, güzel ve tutkulu kadınlarıyla, capkın-sair-sımarık-cocuk-asık-partili-senatör-kacak Neruda'sıyla... sanki bir siir "Neruda".


La Tortue Rouge /The Red Turtle (2016)

Yönetmen: Michael Dudok de Wit
Yapımcı: Prima Linea Productions, Why Not Productions, Wild Bunch, Studio Ghibli, CN4 Productions, Arte France Cinéma, Belvision
IMDb puanı: 7.6
Metascore puanı: 86

Ayın degil, yılın, hatta son bilmem kac yılın en iyi animasyonu Kırmızı Kaplumbaga. Net. Cok netim, icim cok rahat bunu söylerken. Bu yılki (89.) Oscar Ödül Töreni reklam aralarında cok tanıtımı dönmüstü, orada bir ilgimi cekmisti; zaten adaylıgı oldugu icin görmek istiyordum, Karaca Sineması'nda oynamaya baslar baslamaz kosturarak gittim arkadasımla. Bir de baktık ki ne bakalım, Studio Ghibli yazıyür ekranda. ABBOOOOOOOOO diye bir dürtükledik birbirimizi, cünkü Studio Ghibli dedin mi orda DURACAKSIN ARKADASIM. Orda bir duracaksın, bir saygı durusu, Istiklal Marsı kdfdl böyle bu isler. Candır cünkü o. Tabii bir yandan yönetmen tanıdık degil, Hayao Miyazaki ben bırakıyorum artık bu isleri demis filan, dedik hayırdır bakalım ne cıkacak.

Efendim meger, bir rivayete göre, Miyazaki Baba Hollandalı yönetmen Michael Dudok de Wit'in cektigi kısa animasyon Father and Daughter'ı görmüs, ve demis ki, bu adamı bulunuz, cünkü bu adamla is yapacagız kdjfk daha ziyade söyle olmus: de Wit Studio Ghibli'den iki soruluk bir mail almıs. Mailde kendisine 1. Father and Daughter'ın Japonya dagıtımını üstlenebilir miyiz, 2. Bizim icin uzun metrajlı bir film ceker misiniz? diye soruluyormus. De Wit 2. soruyu okudugunda sandalyesinden düstügü icin sok sebebiyle kdljfkd ve böylece Studio Ghibli'nin TARIHINDE ILK KEZ Japon olmayan bir filmin yapımcılıgını üstlendigini bu gözler gördü sevgili arkadaslar Kırmızı Kaplumbaga ile... Özel bir film vesselam.

Özel bir film, özel oldugu kadar da basarılı bir animasyon fikrimce. Cok da degisik, cünkü benim hayatımda izledigim ilk sözsüz uzun metrajlı animasyon film oldu mesela. Oldukca ilginc ve güzel bir deneyimdi. Asla sıkılmadan kendini izleten, bir masal gibi, siir gibi akıp giden, yine dönüp dolasıp aynı yere gelecegim ama bence müthis hüzünlü bir filmdi. Bütünüyle ıssız bir adada geciyor, oraya düsmüs bir adam etrafında dönüyor her sey. Afis biraz sürprizi bozuyor ama sizi yanıltmasın, bence bu filmi hüzünlü kılan bu adamın yalnızlıgı idi. Yalnızlık dolu bir filmdi basından sonuna.

Son olarak, belki benimle ilgilidir diyecegim ama arkadasıma da aynısı olmus; filmin iki yerinde agladık. Öyle bir seydi ki o yasattıgı duygu, sanırım tekrar filmin oralarını hic izlemek istemem bir daha. Yazarken bile geldi oturdu o yumru bogazıma, öyle diyeyim, anlayın siz. Siddetle öneriyorum. Sunu da suraya koyayım.





Zootopia (2016)

Yönetmen: Byron Howard, Rich Moore, Jared Bush
Yapımcı: Walt Disney Pictures, Walt Disney Animation Studios
IMDb puanı: 8.1
Metascore puanı: 78

EVEEET hehe :3 Geldik bu yılıın En Iyi Animasyon Oscar'ının sahibi Zootopia'ya :) Yine cok merak ettigim bir filmdi, su an adaylar arasında izlemedigim bir Moana'yla Kubo and the Two Strings kaldı -onları da önümüzdeki ay izleyecegim umarım- ve bu filmin neden Oscar'ı kucakladıgını gayet iyi anlıyorsunuz kesinlikle. Konusunu filan yazmıyorum, asagıya tagline'ını bırakıyorum ve gidiyorum. Cok eglenceli, ciddi anlamda kahkahalar attıran, muhtesem detaylarıyla insanın aklını basından alan mekan ve karakter tasarımlarına sahip, vermek istedigi mesajı laaaaps diye, cukssle diye ne eksik ne fazla tam yerine oturtan, cizimleriyle cocuk filmi görünümünde ama esasında yetiskinlere de dogrudan hitap eden, BENCE olaganüstü bir mizah anlayısı olan iyi bir film. Tebrikler Disney, aferim cocugum.

"Welcome to the urban jungle."



The Secret Life of Pets (2016)

Yönetmen: Chris Renaud, Yarrow Cheney
Yapımcı: Universal Pictures, Illumination Entertainment
IMDb puanı: 6.6
Metascore puanı: 61

Puanlarıyla biraz heves kıran, ama izlendiginde "eh, cok da haksız sayılmazlar sanki" dedirten tatlı ama azıcık vasat bir animasyon The Secret Life of Pets. Neden böyle; cünkü artık o kadar üst düzey animasyonlar üretiliyor ki aralarından sıyrılıp ses getirmek gittikce zorlasıyor. Yine de benim severek, yer yer bayagı gülerek izledigim bir film oldu; evcil hayvan sahibi olmamın bunda etkisi var mıdır, bilmiyorum vardır muhtemelen :)

Konusu tagline'da da belirtildigi gibi, evcil hayvanların sahipleri evde degilken neler yaptıgı, ne isler cevirdigiyle ilgili. Bunu da son derece tatlı ve komik bir bicimde isliyor. Dedigim gibi, özellikle evde bir kediniz köpeginiz var ise daha bir ilgiyle, yer yer duygulanarak (benim gibi sulugözseniz gözleriniz dolarak) izleyeceksiniz; yoksa da her türlü cok egleneceginizi düsünüyorum :) Tavsiye ederim efendim.



Beauty and the Beast (2017)

Yönetmen: Bill Condon
Yapımcı: Walt Disney Pictures
IMDb puanı: 7.8
Metascore puanı: 65

AYYYYYYY cıktıtlıydııııııııııı GAAAAAAAAAAAAAA cok güzeldi :3 :3 :3 evet sevgili arkadaslar, üc adet 3D teknolojisine mesafeli insan olarak filme girdik (bu arada film dublajlı/orijinal altyazılı/3D/2D gibi seceneklerle girmis vizyona, gideceginiz salonda hangi seceneklerin olduguna dikkat edin yanlıslıkla dublajlı ya da 3D ya da 3D olmayan versiyonuna girmeyin :D), daha arada "Yalnız 3D olayı iyi olmus" dedik birbirimize ksjfk Gercekten harika bir adaptasyon, ve üc boyutlu olusu görselligi ciddi anlamda zenginlestiren bir özellik olmus, bunu da cok az 3D film icin söylerim, tekrar vurgulamak istiyorum.

Simdi... filmin Metascore puanı hayli düsük. Bunun sebebi, elestirmenlerin cogunun "yha tmm da ne grk vardı smdi böle bi flm ypmaya.s.s.s. yeni hicbsy yk yhanı grksz olms brz.s.s.s." kafasında olması. Filmin bir A D A P T A S Y O N oldugunun farkında mı degiller, yoksa sadece beni sinirlendirmek icin mi böyle davranıyorlar bilmiyorum jdhfkj bana göre bu adaptasyonun orijinal animasyona büyük ölcüde sadık kalması onun basarısızlıgı degil, basarısıdır AYRICA bu filmde 3 yeni sarkı var, bazı sarkıların sözlerine eklemeler var ve üstüne animasyonda var olan bazı senaryo/art öykü bosluklarının bu filmde dolduruldugunu görüyoruz. ÖZÜR DILIYORUM DA SIZ NE ISTIYOSUNUZ KARDES DAHA?! Dert nedir ellam..............

Insanın modunu dogrudan yukarı ceken, sizi anında icine alıp o diger dünyaya götürüveren, cok iyi detaylandırılmıs, hikayenin orijinal ruhuna hicbir sekilde ihanet etmeyen, cok iyi seslendirmelerin ve oyunculukların oldugu cok tatlı, cok basarılı bir film Beauty and the Beast. Oyuncuların hangi birini öveyim buradan bilmiyorum: Emma Watson olabilecek en iyi Belle secimi filan herhalde; her zamanki gibi müthis zarif, abartısız ve cok güzel. Dan Stevens kendi olarak cok az görünüyor olsa da o birkac dakikada insanın aklını alacak kadar hos dsjkhfdj Beast'in tasarımı bence oldukca basarılıydı; gercekten asık olunabilecek kadar sempatik ve neredeyse yakısıklı bir yüze (gözlerindeki anlam derinligini bilhassa cok begendim), bununla beraber son derece ürkütücü de bir gövdeye sahipti. Beast'i Stevens CGI destegiyle canlandırıyor ve seslendirmesi de ona ait.

Gaston karakterini canlandıran Luke Evans acık ara favorilerimden, cok cok iyiydi. Onun yardımcısı LeFou'yu canlandıran Josh Gad keza oldukca basarılıydı, adaptasyonda bu karaktere getirilen farklı yorumlar vardı ve bence LeFou'ya cuk oturmustu. Kendisi Disney'in acık bicimde gay olan ilk karakteri olmus oldu böylelikle :) cok iyi oldu, cok da güzel oldu. Yıl oldu 2017, coook gec bile oldu. Filmle ilgili sevdigim yeniliklerden biri bu zaten; escinsel karakterlerin (birden fazla karakter evet) ve siyah karakterlerin olması (animasyonda bir tane bile yoktu), hatta siyah ve beyaz karakterlerin ask yasaması gibi güzellikler, 18. yy Fransa'sında gecen hikayemize hos 21. yy dokunusları katmıs. Tebrikime mazhar oldular adeta, sahalarda COK DAHA SIK görmek istedigimiz bu hareketlerle.

Bilen zaten biliyordur, ama bizim icin filmin en dinamik ikilisi masa saati Cogsworth ve samdan Lumiere'i kimlerin canlandırdıgı tümüyle sürpriz oldu, hem de coook hos bir sürpriz :) Siz de bilmiyorsunuzdur belki henüz diye buraya yazmayacagım, görünce sevinirsiniz bizim gibi ehe :3

Bunların dısında filmin, müzikal sıfatının hakkını da dolu dolu verdigini söylemeden gecmemek gerekir. Bütün mekanlar muazzam detay ve güzellikteydi, koreografiler olaganüstüydü. Özellikle köyde gecen Belle, Gaston, The Mob Song koreografileri ve Beast'in satosunda gecen görsellik harikası Be Our Guest  herhalde ancak bu kadar basarılı bir bicimde adapte edilebilirdi.

Hasılı kelam, gidin ve sinemada, hem de 3D izleyin bu filmi. Kesinlikle degecek, bunun garantisi benim!

P.S.: Emma Watson'ın bu film icin La La Land'i, Ryan Gosling'in ise La La Land icin Beast karakterini reddettigini..................biliyor muydunuz? :)



KITAP


Malan Barkirin | Evlerini Yüklediler - Zorunlu Göç Anlatıları
Necla Saydam, Divan Yıldız Amca, Özlem Abacı, Emine Uçak Erdoğan
Ithaki Yayınları, 2014.

Yukarda okuduklarınızın dısında baska bir sey söylememe lüzum olmadıgını sanıyorum. Bu kitabı bana öneren arkadasım Naciye'ye pek cok tesekkürlerimle :) akademik gerekcelerle olması gerekmiyor, bu topraklarda yasayan herkesin, özellikle bizler gibi "batı"dakilerin muhakkak okuması gereken bir kitap Malan Barkirin. Siddetle tavsiye ederim.


Evet efendim, bir ayın özetinin daha sonuna gelmis bulunuyoruz. Bir baska postta görüsmek dilegiyle, kücük meseleleri dert etmediginiz, sevdiklerinizle oldugunuz güzel bir haftasonu ve güzel bir ay diliyorum herkese! Sevgilerimle! :)

Not: Abone olmayı unutmayın! :3

lsim.






Yorumlar