bir ay daha bitti: mayıs'ta neler oldu? (05_17) (muzik, youtube, film, tiyatro oyunu...)



Merhabalar! Bir ayın daha sonuna gelmis bulunmaktayız, el birligiyle yazı getirdik be! :3 Bir Karsıyakalı ve eski bir apartmanda ikamet eden birisi olarak havaların ısınması benim icin fobik düzeyde korktugum tek hayvan olarak hamamböceklerinin ortaya cıkıs ayıdır; pat diye söylemek gibi olmasın ama kjsdhf :d Izmir'de yasayan hemen herkes de (bilhassa bizim buralarda) bunu bilir. O sebeple efendim bu ayın sonları biraz apartman ilaclamasıdır, kedim Zeyna'nın avcılık yeteneklerini seve seve hamamlar üzerinde kullanmasıdır TUTTUGU HAMAMI BANA GETIRMESIDIR derken harala gürele seklinde gecti...............

BAL hazırlıktan beri arkadasım olan Ceydacıgımın Amerikalardan tatil icin gelmis olması; TABII KI Ayran Günü (IIIIZMIIIR BORNOVAAAA ANADOLUU LISESIIIIII); eski dostlarla, canlarla bir araya gelmek; yine bazı kararlar almak; birazcık Yeni Foca havası; kücük bir sac kesimi.............Mayıs ayı da gecip gitti iste :)

Bu ay da müziksiz, filmsiz, kedisiz gecmedi cok sükür. Hemen baslayalım bence, yerlerinize yerlestiniz mi :3 keyifli okumalar!


MUZIK

Spotify aylık listem söyle:

05_17 ^_^

Sentenced sevgimin deprestigi bir ay oldu. :) benim icin yıllanmıs sarabın müzikteki karsılıgı bu grup olabilir; eskidikce yenilenen, lezzetlenen, keyif veren eski bir dost gibi.





YOUTUBE

Ayın tek kanal önerisi, benim normalde programını izlemedigim Refika'nın Mutfagı'nın kanalı. Yemek programı izlemeyi pek sevmiyorum, ama bence Refika bu isi son derece severek yapan birisi ve o güzel enerji oldugu gibi cekimlere yansımıs. Youtube mecrasındaki vidyolar da bir televizyon programına nazaran daha kompakt ve daha hızlı akıslı oldugundan benim icin tercih sebebi oldu. Pratik, bütce dostu tarifler ve öneriler de cabası. Takip ediniz, ettiriniz efendim! :)



bunlar ve daha nice lezzet sizi bekliyor :3

.......................................................................................

Bu ay Kozmetik ve Kisisel Bakım kösemiz yok, onları Instagram (@lemursevenissizmimar) üzerinden peyderpey paylasmak daha cok hosuma gitmeye basladı, o taraftan takipte kalabilirsiniz :)

BUNUNLA BERABER, hosuma giden birkac Youtube makyaj tutorial vidyosu koyayım dedim :3






.......................................................................................


FILMLER

Sekiz film izledim bu ay, üc tanesi gerilim türünde cok begendigim filmler oldu, hemen baslayalım! :3


Hush (2016)

Yönetmen: Mike Flanagan
IMDb puanı: 6.6
Metascore puanı: 67

Simdi IMDb'den filmin künyesine bakarken yönetmenin adı cok tanıdık geldi; Flanagan aynı zamanda Oculus (2013) ve Ouija: Origin of Evil (2016) filmlerinin de yönetmeniymis. Oculus'u sinemada izlemistim; ikinci yarının önemli bir kısmına bakamamıs ve ciddi anlamda korkmustum sonrasında da filmden uzunca bir süre. Hala adamakıllı oturup yeniden izleyebilmis degilim, benim son dönemde izledigim en basarılı korku filmlerindendi. Ouija'yı ise cok merak etmeme ragmen büzük korkusundan hala izleyemedim kjhsd velhasıl, iyi yönetmendir Flanagan, tarzını severim. Genel olarak filmlerinin IMDb puanı öyle cok ahım sahım degil (gerci korku/gerilim türünün cagdas yapımlarının ortak kaderi gibi bir sey bu), ama elestirileri saglam filmler cogu. Ben Hush'ı da cok begendim.

Filmin konusu söyle: Sagır (ve dilsiz) kadın bir yazar, ıssız sessiz ormanlık bir bölgede izole bir hayat sürmektedir. Bu sebeple bir aksam kapısına dayanan maskeli bir katille yalnız basına mücadele etmek zorundadır............düsüncesi bile geriyor, degil mi? :D

Dedigim gibi filmi oldukca begendim, tek bir elestirim var sadece: Ara ara kadının algı ve duyu penceresinden cok iyi baktırmıs yönetmen bize; görüntü var (gözün periferik görüsünün sınırına kadar tabii), ses yok, dolayısıyla deli gibi bir panik var. Ama bu bütün seslerin kısıldıgı, mutlak sessizligin oldugu, empati duygumuzu sonuna dek kullanan ve bizi dehsete düsüren taktik o kadar az yerde kullanılmıs ki ciddi bir fırsatın tepildigini düsünüyorum kendi adıma. Yine de germeyi ve merak ettirmeyi sonuna dek basaran, gayet eli yüzü düzgün, izlemesi gayet heyecan verici ve keyifli bir filmdi Hush. Türün meraklılarına siddetle öneririm.



Don't Breathe (2016)

Yönetmen: Fede Alvarez
IMDb puanı: 7.2
Metascore puanı: 71

Gerilimlerden devam ediyoruz. Don't Breathe de watchlist'imde olan, evvelden adını duymus oldugum bir filmdi, ay basında izleme fırsatım oldu ve yine COK begendim bu filmi de. Yönetmen Alvarez'in Evil Dead'in 2013 yeniden cevriminin de yönetmeni oldugunu hemen ekleyeyim.

Cok sevdigim türden filmler bunlar benim. Paranormal icerik barındırmadıkları icin filmi izlerken alabildigine absorbe edebiliyorum her seyi; o heyecanı, gerilimi bütünüyle yasıyorum ve film bittikten sonra kaldırıyorum mevzuyu bir kenara oluyor bitiyor. Öbür türlü cünkü korku oluyor bende geceleri, bilhassa yalnız kalıyorsam, o da su an icin sıkıntılı bir durum :D yoksa bayılırım korkudan altımı doldurmaya kdsjfs sapıkcasına bir zevk alırım ama, sartlar müsait degil :V

Efendim filmin konusu söyle: Milletin evini soyarak keselerini ufak ufak doldurmayı yasam bicimi bellemis üclü ergen grubumuz artık voleyi vurma zamanlarının geldigine kanaat getirerek savas gazisi yaslı bir adamın servetine göz diker. Adamın evine girdikten sonra anlayacaklardır ki cok yanlıs bir kisiyi hafife almıslardır.......................

Home invasion alt türünü oldum olası sevmisimdir. Don't Breathe baslangıcta böyle bir film gibi görünse de aslında gerilimin kaynagı evi isgal edenler degil, evi isgale ugrayan kisi. Bu anlamda film bu alt türden sayılmayabilir bile. Su ya da bu sekilde, bu film basından sonuna, hatta ending credits esnasında bile sizi gerim gerim germeye devam edecek, yüksek tempolu, basarılı bir gerilim. Yumrugunuz agzınızda, siz de kendinizi filmin neredeyse tamamının gectigi evin icinde hissedecek ve klostrofobiyi damardan yasayacaksınız. Kesinlikle öneriyorum.



Get Out (2017)

Yönetmen: Jordan Peele
IMDb puanı: 7.8
Metascore puanı: 84

ÜÇ GERILIM FILMI CIKTI MEYDANEEEE ÜÇÜ DE BIRBIRINDEN MERDANEEE kldsjfk yeminle hepsi bebeklerim gibi, hepsini cok sevdim ya :3 Üstelik Get Out'u sinemada izleme fırsatım da oldu :) beyazperde kesinlikle etkisini arttırıyor her türlü filmin; imkan yaratınız, sinemaya gidiniz diyorum, bir kez daha araya mesajımı sokusturuyorum :)

Puanları ucmus durumda olan Get Out'un konusu söyle: Beyaz bir genc kadınla birlikte olan Afro-Amerikan gencimiz, sevgilisinin ailesinin sehir dısında, korunaklı, genis bir arazide yer alan evine aileyle tanısmaya gider. Baslangıcta asırı sıcakkanlı ve misafirperver davranan aile ve aile dostlarının gizemi kısa sürede ortaya cıkacaktır...............

Basroldeki siyah aktör Daniel Kaluuya'yı film boyu gözüm ısırdı bir yerden, meger Black Mirror'ın Fifteen Million Merits adlı 1. Sezon bölümünde oynamıs. Get Out, sizi koltugunuzda rahatsızlıktan bir saga bir sola döndürürken olacakları sürekli olarak tahmin etmenizi tesvik edecek ama tüm tahminlerinizi bosa cıkaracak bir film. Yönetmenin önceki islerinin ekseriyetle komedi olmasının yansımalarını filmde ara ara hos ve carpık sekillerde görüyoruz. Amerika'nın kanayan yarası siyahlara yönelik ırkcılıgın carpıcı bir bicimde islendigi bu filmi de ic rahatlıgı ile tavsiye ediyorum. Kacırmayın.



The Lake House (2006)

Yönetmen: Alejandro Agresti
IMDb puanı: 6.8
Metascore puanı: 52

Izlemeyen vardır elbet ama duymayan yoktur herhalde bu filmi :D bu ay "yahu bu filmi hic bastan sona izlemis miydim ben, tamamını yani" kusagımızın konugu The Lake House jdshf

Söyle romantikli asklı bir seyler cekmisti canım, öyle oldugunda da aklım hep eski filmlere gider yeni yapımlardan ziyade, böylece oturup izledim bu filmi. Konusu söyle: Bir dönem sıradısı bir göl evinde oturmus olan bir kadın doktor, yine aynı evde yasamıs bir mimarla mektuplasmaya baslar. Cok gec olmadan kavusmalarına mani olan gizemi cozmeleri gerekmektedir...........

Keanu Reeves'i eskiden hic ama hic sevmezdim, neden sonra cok karizmatik bulmaya basladım. Bu filmle birlikte o dingin hoslugundan, cekiciliginden bir kez daha etkilendim diyebilirim. Sandra ablamız bildiginiz gibi. Ikisinin kimyası cok iyi tutuyor bence; sanırım bir ara gercek hayatta da birlikte olmuslar ya da yakın arkadaslar. Film time warp konseptinin icine mi ediyor, yoksa her sey kendi mantıksal kurgusunda yolunda gidiyor da bana mı sacma geldi tam emin degilim kldsf ama cok irrite edici de bir durum yok. Neticede Donnie Darko izlemiyoruz alalım elimize not defterlerimizi notlar alalım, oturup bastan izleyelim filan, öyle bir durum yok :D

Gayet güzel, romantik bir film var ortada, oturup keyifle izliyoruz iste. Oturun sevgilinizle izleyin; tam soguk bir kıs gününde battaniye altında elde sahlep bardaklarıyla izlenecek bir film. At fav'a bekle khds öptüm sizi devam ediyorum



A Street Cat Named Bob (2016)

Yönetmen: Roger Spottiswoode
IMDb puanı: 7.4
Metascore puanı: 54

James Bowen'ın Sokak Kedisi Bob (A Street Cat Named Bob) ve Bob'un Dünyası (The World According to Bob) kitaplarından uyarlanmıs, kitapları okuduktan sonra beyazperdeye aktarılacagını duydugumda merakla bekledigim bir filmdi bu film. Prömiyerine Kate Middleton filan katıldı, bir Kate hayranı olarak takip ettim hep bu gelismeleri eventleri skhf (asagıya fotografını koydum) Türkiye'de de vizyona girmis ama kacırmısım onu maalesef, o yüzden evde seyrettim.

Diyecegim odur ki, sırf Bob neredeyse bütün sahnelerde kendisini oynadıgı icin, sırf o yastık suratlının hatrına izlenir :3 Ama önce mutlaka kitapları okumalısınız, kitaplar cooook daha basarılı cünkü (her zaman oldugu gibi).

Bilmeyenler icin konusunu da söyleyeyim: Iyilesme sürecindeki bir uyusturucu bagımlısı ve sokak müzisyeni olan James Bowen'ın hayatının, bir gün damdan düser gibi karsısına cıkan kedi Bob'la birlikte nasıl olumlu anlamda degistigini anlatıyor, bir gercek hayat hikayesi. Önce kitapları, sonra da filmi tavsiye ederim efendim :)

Not: Filmde duyup cok sevdigim Satellite Moments (Light Up The Sky) adlı sarkıyı bu ayın Spotify listesine ekledim :3

fotograftaki mor kravatlı takımlı kisi de Bowen'ın kendisi :)


The Breakfast Club (1985)

Yönetmen: John Hughes
IMDb puanı: 7.9
Metascore puanı: 62

Amerikan lise/genclik filmlerinde de tercihim tıpkı romanslarda/romantik komedilerde oldugu gibi daha eski yapımlardan yana. Sanırım daha naif geliyor o zamanlar, daha bir hosuma gidiyor. Bu anlamda cok sevdigim bir film buldum: The Breakfast Club :)

Aynı lisenin birbiriyle alakası olmayan bes ögrencisi, farklı sebeplerden kaldıkları Cumartesi cezası (detention) esnasında sandıklarından daha cok ortak yönleri oldugunu kesfeder...........

Genc oyuncuları cok basarılı buldum, cok klise tiplemeleri oynuyor her biri: bir asi rocker, bir weirdo, bir nerd, bir sporcu ve bir ponpon kız. Favorim acık ara isyankar, karizmatik rocker jojugumuz John Bender karakteri. Oyuncuların hicbiri -benim bildigim kadarıyla- tanıdık degil. Aralarındaki kimyanın cok iyi oldugunu düsündüm film boyu.

Velhasıl, benim icin bir 10 Things I Hate About You kadar olmasa da oturup tekrar izleyecegim derecede sevdigim bir film oldu The Breaksfast Club. Siddetle tavsiye ediyorum :)



Say Anything... (1989)

Yönetmen: Cameron Crowe
IMDb puanı: 7.4
Metascore puanı: 85

Yine eskilerden, puanları ile dikkatimi cekmis olan tatlı mı tatlı bir romantikli komedili film "Say Anything..." :) evet, afiste gördügünüz de gencecik bir John Cusack :3

"A Lloyd meets girl story." diyor afis aynı zamanda. Tam olarak bu aslında. Cusack'ın canlandırdıgı Lloyd Dobler, lise biterken gelecegi ile ilgili hızlı kararlar almayı reddeden, biraz da zor bir aileden gelen bir genctir ve gerek güzelligi, gerek ders durumu bakımından kusursuz olan, erisilmez Diane Court'a fena asıktır. Sansını dener ve ona cıkma teklifi eder.................ve olaylar gelisir :)

Dünyanın en tatlı ilk sevisme sonrası sahnesini icerdigini düsündügüm bu filmi tavsiye ediyorum, izleyiniz efendim! Her zaman ask kazansın! :3



Kaygı /Inflame (2017)

http://www.kaygifilm.com/

Ayın tek yerli filmi Ceylan Özgün Özcelik'in ilk uzun metraj filmi Kaygı. Dünya prömiyerini Subat ayında Berlinale'de yapmıs; filmin festival yolculukları ve diger her sey icin yukarıya resmi internet sitesinin linkini bıraktım, bence sitenin tasarımı da son derece basarılı olmus.

Kaygı toplumsal bellek ve hafıza ile ilgili bir psikolojik gerilim filmi. Konusu söyle (sitelerinden alıntılıyorum):

"HER SEYI UNUTUYORUZ, KABUSLARIMIZ HARIC
Haber kanalında calısan Hasret uzun süredir aynı kabusu görmektedir. Tekrarlayan kabuslarla aklına bir soru düser: Annesiyle babası trafik kazasında ölmemis olabilir mi?"

Kaygı'nın basrolünde Galip Dervis dizisinden de hatırlayabileceginiz Algı Eke var. Oyunculugunu her zaman cok ölcülü ve iyi bulmusumdur -naçizane-, bu filmle birlikte hem bu izlenimim dogrulandı hem de üstüne bir sürü olumlu görüs ve düsünce de eklenmis oldu.

Filmi cok begendim, cok etkileyici buldum, sinemada izleme sansı yakalayabildigim icin cok mutluyum. Bazen bazı filmler hakkında uzun uzadıya yazmak cok mümkün olmuyor. Sayet izlerseniz ne demek istedigimi anlayacaksınız. Asagıya da Facebook sayfasının linkini koyuyorum, vizyonda 4. haftasındaymıs, kacırmayın.

https://tr-tr.facebook.com/Kaygi.Inflame/



TIYATRO OYUNU


Duru Tiyatro
Iki Perde, Güldürü

Oyuncular: Emre Kınay, Evrim Alasya
Yazan: Sam Bobrick
Ceviren: Ekin Tunçay Turan
Yöneten: Emre Kınay
Müzik: Serdar Aslan
Dekor: Saldıray Çakar
Ses ve Isık: Erkan Kalkan
Dramaturg: Aysegül Hardern
DuruCazz Orkestrası: Serdar Aslan – Zafer Aslan – Tarkan Tekyıldız – Muhammed Çınar
Afis Tasarımı: Basak Gümülcinelioglu

(Oyunun ismine tıklayarak Duru Tiyatro'nun sayfasına gidebilirsiniz) Eda'yla Bostanlı Suat Taser Tiyatrosu'nda izledik Iki Bekar'ı ve bayıldık tek kelimeyle :3 yalnız lokasyon detayını neden verdim, acıklamak istiyorum: Efendim Izmirliler bilir, sonradan üstü bir strüktürle kapatılan eski bir acık hava tiyatrosudur Suat Taser. Ve bu degisiklik yapıldıgından beri tiyatroda akustik problemi mevcut. Bu oyun basladıgında da ilk birkac dakika hakikaten oyuncuların seslerini cok iyi alamadık arka tarafta oturan seyirciler olarak. Ama bununla alakalı olarak NEDENSE benim aklıma hic, sahnedeki oyunculara, "SES GELMIYOOOOOOOOEG SEEEEAAAAAAAS" diye BÖGÜRMEK gelmedi ya! Yaptılar bunu arkadas! Ses kabinine gidip sesciyle bagıra cagıra tartısan mı ararsınız, Kavimler Göcü misali alalalalal diye OYUN ESNASINDA onlarca insanın yerinden kalkıp önlere oturma cabası mı dersiniz..............ortalık sakinlesene dek aklımdan cok gecirdim, "Su an oyunu bırakıp sahneden inseler bin kere haklarıdır" diye ama Emre Kınay eline mikrofonu alıp izahat verdi seyirciye ve bu terbiyesizlik karsısında sakin kalabildi. Sonrasında da sorun cözüldü zaten. Sahneye cemkirdigi icin sorunun halloldugunu düsünen embesillere sadece sunu söylüyorum: Bir siz zekisiniz, geri kalan herkes gerizekalı degil mi?

Bunun haricinde oyun harikaydı, bilhassa Evrim Alasya'nın enerjisi, ısıgı, performansı olaganüstüydü. Müthis keyifli bir aksam gecirdik, bu ikiliyi ama bu oyunla ama baskasıyla, mutlaka tekrar izlemek isterim :)


YEMEKSEPETI
  • Artı Burger House, Bostanlı, Izmir
    Siparisinizin yanında burgeri patatesleri tutarken filan eliniz kirlenmesin diye eldiven geliyor, ben daha ne diyeyim? klsdhfkj cok lezzetli, gayet de hızlıydı. Öneriyorum efendim! :)

FOTOGRAF

Anneler Günü :)

Alacatı'da böyle bir güzellik gördüm :)

IIIZMIIIRBORNOOVAAAANADOLULISESIIIII :3

yeni nesil gümbür gümbür geliyor :) ALKOLLER YÜKSELTGENEMEZ!!!!1

Terliydim ama mutluydum :3 sacımın uzun oldugu son fotolar aynı zamanda.

Kankamla Alsancak Cimler sezonunu actık :3


Sajlar gitti, kediler hicbir yere gitmedi :3


EVEEEEEEEEET gec olduysa da sonunda bitti :3 yeniden bir postta görüsünceye dek herkes kendine ve sevdiklerine cok iyi baksın pls! Sevgilerimle!

lsim. 






Yorumlar